İçinden çıkamadığımız bazı zamanlar oldu, zaman biz olduk, kendi içimizden çıkamadık.
Yine öyle bir zamandaydım, başım sıkışmıştı, düşüncelerim sıkışmıştı.
Kendi içime kendimi anlatıp duruyordum yani, kendi adıma.
İnsan böyle zamanlarda bir kardeşe, dosta ihtiyaç duyuyor, içine düştüğü kuyudan sağ çıkabilmek için.
His mi, tevâfuk mu, bilmiyorum. Ta İstanbul’dan geldi o dost. Ne iyi etti.
Ben anlattım, o anlattı, o sustu, ben sustum…
Lâl oldu yürek, kar yağdı usul usul, muhabbetten muhammed oldu hasıl.
Dostoyevski Yeraltından Notlar kitabında şöyle diyor;
“Umutsuzluk en yakıcı zevktir, özellikle de içinde bulunduğun durumun çaresizliğini açıkça kavramışsan.”
Dost dediğin geliyor o umutsuzluğu yok ediyor işte.
İçine düştüğün kuyuya elini uzatıyor, sağ çıkarıyor seni.
Okumaya devam et…

50. Yıl Parkı / Ankara